İstişare mi, Cumhurbaşkanı’na Geri Bildirim mi?

Cumhurbaşkanı Erdoğan inancında samimi bir insandır. Müzik, ekonomi ve devlet yönetimi konusunda kişisel tercihleri olması doğaldır ve buna saygı göstermek gerekir. Yöneticimiz olarak aldığı kararlar, attığı her adım ve hatta tutum ve davranışları herkesi doğrudan ilgilendirdiği için, herkesin ve özellikle karşıtlarının, farklı fikir sahiplerinin ve hatta yabancıların inanç, fikir ve tercihlerine saygı göstermek, Cumhurbaşkanı’na bir görev olarak düşmektedir ve bunları öğrenmek için çaba göstermesi gereklidir.

İşte bu noktada “İstişare mi; geri bildirim mi?” sorusunu gündemimize almamız gerekiyor. Sayın Erdoğan, cumhura iyi hizmet etmek için istişareye önem verdiğini söyler. Fakat, bana göre hükmediyor değil, hizmet ediyor olabilmek için geri bildirim almaya daha çok önem vermelidir. Çünkü geri bildirim kendisinin – dolayısıyla ülkemizin başarısı için de önemlidir.

Nitekim, günümüzde devlet gibi büyük küresel şirketlerin yöneticileri, başarılarını astlarını teşvik edip cesaretlendirerek, kendileri hakkında samimi geri bildirim almaya borçludurlar. Bu aralar revaçta olan, “tersine mentorluk”, -tecrübesizin bakış açısından öğrenme uygulamaları- piyasada fark yaratmanın en yeni yöntemlerindendir.

İstişare iyidir; fakat geride kalmıştır. Çünkü istişare edilenler, liderlerden çekinirler; çoğu zaman doğruları değil, liderin duymak istediklerini söylerler. Liderler de kendi gündemlerindeki hususları sorarlar, diğer konularda körleşirler ve gerçeklerden koparak kendi tahayyül dünyalarına hapsolurlar. İhtiyaçları ve sorunları kavrayamazlar, zamanında isabetli karar alamazlar ve başarısızlığa düşerler.

Geri bildirimde ise, liderler sormazlar; dinlerler. Bilmediklerini ve hoşlarına gitmeyenleri de duyarak gerçeklerle yüzleşirler. En başarılı olan liderler gerçeklerin söylenmesine en fazla cesaret verenlerdir. Çünkü, geri bildirimde de bir süre sonra astlar ve yönetilenler istişaredeki gibi davranmaya, hoşa gitmeyen şeyleri söylemekten çekinmeye başlarlar. Bu yüzden günümüzde liderler ile aralarında astlık, yönetilen veya

menfaat ilişkisi bulunmayan ve hatta onlara karşıt olanların da geri bildirimleri edinilir. Müşterilerin ve hatta rakiplerinin geri bildirimine daha fazla önem verilir. Tamamen tarafsız birisinden geri bildirim alınan “tersine mentorluk” ise bunun ulaştığı en son evredir.

Bunun böyle olduğunu, ülke olarak son bir yıl içinde yaşadığımız zorluklardan ve gördüğümüz bir kısım zararlardan ders çıkararak kolayca görebiliriz.

Faiz ve Enflasyon Konusunda: Sayın Erdoğan kendi samimi inancı gereğince, faizin ekonomideki bütün kötülüklerin anası olduğu düşüncesindedir. Bu kişisel düşüncesi, aynı konuda farklı düşünenlerin geri bildirimini almamış, istişare ettiklerinin kendisine doğru olanı söylemekte gecikmiş olması nedeniyle, zararımıza sonuç vermiştir.

Faiz konusunda İslam düşünürleri arasında bile farklılıklar mevcuttur. Birikmiş para, birikmiş emeğin veya malın değeri demektir. Birikmiş para/malın kirası olan “faiz” ile faizin faizi olan “riba” arasında ayırım yapmayan İslami düşünürler, her ikisini de haram görürken, bu ayırımı yapanlar, riba’yı haram, faizi ise mubah görürler. Nitekim faiz ile riba’nın düşünce temelinde net bir şekilde ayrılamamış, bu hususta gelgitler yaşanmış olması Osmanlı’nın çöküş nedenlerinden birisidir.

Ülkemiz, sermayeye, faize özel bir önem ve yer veren Batı tipi piyasa ekonomisini benimsemiş iken, Sayın Erdoğan’ın samimi inancı modern ekonomi bilimcileri ile de çelişmekte ve inançsal bir yanılgıya düşmüş bulunmaktadır. Sayın Erdoğan, faizi enflasyonun sebebi, ekonomistler ise tedavisi olarak görmekteler.

Nitekim Mayıs 2018’de, Londra’da yoğun borç aldığımız uluslararası finans çevrelerine samimi inancı ve düşüncesi yönünde konuşarak, faizleri baskılamak için gerekirse Merkez Bankası’nın bağımsızlığını baskılayabileceği sinyalini vermiş olması, borç verenlerin endişeye kapılmasına, bu da döviz kurunun zıplamasına neden oldu. Durumu dnemin ekonomiden sorumlu bakanı Mehmet Şimşek ile Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya, ikinci bir toplantı ayarlayarak düzeltti.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin erkene alınması, seçim sonrasında yaklaşan tehlikeye karşı, gerekli tedbirlerin hızla alınacağına dair piyasalarda olumlu bir hava yarattı. Fakat çok daha yetkin ve tecrübeli onca kişi varken, tecrübesiz damadını ekonominin kontrolüne getirmesi, havayı tersine çevirdi. Bu Sayın Erdoğan’ın, Mayıs’ta Londra’da ifade ettiği samimi inancı yönünde ısrarcı olduğuna yoruldu ve döviz kurları bir daha oynadı.

Dolayısıyla faiz konusunda Sayın Erdoğan geri bildirim almış, kendisine muhalif olanları da dinlemiş, kendi düşüncesi aleyhinde söylenilenleri de değerlendirmiş olsaydı, katlandığımız zararların bir kısmı, muhtemelen önlenebilirdi.

Yargı ve Adalet Konusunda: Benzer bir durum, Rahip Brunson davası olayında da ortaya çıktı.

Sayın Erdoğan, etkin ve verimli olarak çalışamayan, Hakan Atilla davasında ABD mahkemesi gibi, yargılamayı başladığı ilk duruşmada bitiremeyen, duruşmaları sürekli erteleyen, tutuklama için dayandığı delillere ve tanıkların doğruluğuna güvenilemeyen yargıyı düzeltemediği, iyi işler hale getiremediği, kötüleştirdiği yönünde uzun zamandır eleştirilmekte. Seçimlerdeki “yargının daha bağımsız ve daha tarafsız” olacağı taahhüdünü yerine getirmediği, tersine HSK’nın üyelerinin seçiminde, işleyişinde tek belirleyici olmasının, yargı bağımsızlığını zedelediği ulusal ve uluslararası çevrelerde sıklıkla dile getirilmekte. Bu eleştirileri dikkate alıp gereğini yapmadan, Brunson’ın yargılaması hakkında Trump’la dikleşmesi ülkemizin gereksiz yere tehdide maruz kalmasına ve döviz kurunun olağanüstü yükselmesine neden oldu. İthal ettiklerimize yaklaşık 2 katı fazla TL ödemek, ihraç ettiklerimize iki katı fazla mal vermek zorunda kaldık. Enflasyon zıpladı, işsizlik arttı, artmaya devam ediyor, ekonomik büyüme durdu, küçülmeye başladı. Daha da ağırı, yurt dışından borç alabilmek için eskiden ödediğimizden 2,5 puan üzerinde daha fazla faiz vermek zorunda kaldık. Bu dönemde döviz kurunun olağanüstü artışı nedeniyle ithalatımız için kabaca bir hesapla 57 Milyar TL – yaklaşık 10 Milyar US$- fazladan ödeme yapmak zorunda kaldık.

Mahkeme, Brunson davasını, ilk duruşmayı başladığı günden itibaren, duruşma ertelemesi yapmadan, kesintisiz olarak sürdürmüş, tanıkları Hakan Atila

davasında olduğu gibi mahkeme salonuna getirmiş, herkesin gözü önünde çapraz sorgularını yaptırmış olarak daha erken bir tarihte mahkûm etmiş olsaydı, Türkiye, elindeki “mahkûm olmuş” Brunson’u, ABD’nin mahkum ettiği Hakan Atilla’yla değiştirmek için meşru zeminde müzakere ve pazarlık içine girebilirdi. O takdirde, ne rahibin mensubu olduğu Evanjelistler bu kadar etkili olabilir ne de Trump, kanunlarımıza göre suçlu olduğuna karar verilmiş olan Brunson’un, rehin alındığı gibi ağır bir söylem içine girebilirdi. Fakat ne yazık ki, sonuçta sanki Brunson haksız yere ve Hakan Atilla mahkûmiyetine karşı mahkum edilmiş gibi, Türk yargısı hakkında haksız bir izlenim oluştu.

Sayın Erdoğan, yargılamaların tek duruşmada, uluslararası ilkelere uygun olarak yapılması için yargı süreçlerinin ve insan kaynaklarının iyileştirilmesi, ilkelere uyarsız bazı durumların ortadan kaldırılması gibi hususlarda geri bildirim almış, bu hususlarda eleştiren, farklı düşünen ve konuşanların istek ve önerilerini almış olsaydı, hem ülkemiz yargısını daha yüksek bir konuma getirebilir hem de kendi elini güçlendirmiş olurdu.

Hoşgörü, Sayın Erdoğan’ın inancının esaslı bir unsurudur. Hoşgörü, hizmetinde olduğu toplumun her kesiminden geri bildirim almasını; hoşuna gitmeyenleri de duymasını ve dikkate almasını gerektirir. Bunun en gelişmiş yolu da yolu da etkin geri bildirim almaktır.

İşin özü, lider, geri bildirimde: yönettiklerine hizmet eder; istişarede ise hükmeder ve hata eder.

Diğer Yazılar
Geçtiğimiz hafta Türkiye, ülke meseleleri hakkında fikir beyan etme, idareyi eleştirme hakkını ve genel ifade özgürlüğünü büyük oranda öldürecek oldukça muğlak bir suç yaratmaktan, son anda sivil toplum kuruluşlarının tepkisi…

3 dk.

Türkiye’de ana siyasi gelişmelerin birçoğunda belirleyici olan Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) genel başkanı Devlet Bahçeli; terör bitirilir, enflasyona kesif darbe indirilir ve Türkiye siyasi ve ekonomik istikrarın zirvesine çıkarsa Cumhurbaşkanı…

7 dk.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin DEM Partiye el uzatmasının ve hatta örgütüne son vermesi halinde Öcalan’ın Meclis çatısı altında konuşabileceğini söylemesinin ardından önce Esenyurt belediye başkanı, bir…

7 dk.