Yeni adli yıl 1 Eylül’de Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki törenle başlayacak. Yürütmenin ayağına kadar giden yargı, yürütmenin bir uzantısı haline gelmiş; yürütmeden görünüş olarak bile bağımsız olmadığını, davranışlarıyla da ikrar edecek. Kerli ferli yargı temsilcileri; günlerden beri hazırladıkları konuşmaları yapacaklar. Konuşacaklar konuşmasına fakat söylenesi gereken gerçekleri söyleyecekler mi?
En başta dört beş ayda bitmesi gereken davaların dört beş yıl sürmesinin sebeplerini açıklayacaklar ve bunda kendi sorumluluklarını kabul edecekler mi?
Wikipedia, Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk, Van 100. Yıl Üniversitesi, Gezi, Osman Kavala, Selahattin Demirtaş, MİT Tırları, MİT Mensubu Bilgilerinin İfşası gibi siyasi niteliği ağır basan davalarda makul sürelerde adli yargılama ile doğru ve isabetli kararların neden verilemediğini irdeleyebilecekler mi? Ya da Soma Faciası, Pamukova, Çorlu ve Sincan tren kazaları gibi kamu görevlilerinin ilgilendiren davalarda… Kamuoyunun bilgi alma hakkını, basın hürriyetini, seyahat, fikir ve ifade özgürlüğünü yargının etkin olarak koruyup koruyamadığını değerlendirecekler mi?
Suçlanan on binlerce insana, suçlularsa mahkûmiyet, masumlarsa beraat kararını makul bir süre içinde, makul isabetlilikle neden veremediklerini izah edebilecekler mi? Ne zaman başlayacağı ne kadar süreceği ve ne zaman biteceği tahmin edilemeyen yargılamaların bir “yargılanma cezası” haline, geçici tedbirlerin ve tutuklamaların kalıcı yaptırım haline dönüşmüş olduğunu kabul edecekler mi?
Devlet sırrını koruyamayanlar serbest dolaşırken, sırrın açığa çıktığını haber yapanların yargılanmasının, idari amirleri izin vermeyince onlarca canın ölümüne, milyarlarca lira zarara neden olan kamu görevlilerinin yargı önüne çıkartılamaz olmasının ne kadar adaletsiz olduğunu ortaya koyacaklar mı?
Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) oluşum ve işlevinin siyasilere bağlanmasının, Türkiye’nin imza attığı Birleşmiş Milletler kararlarındaki temel ilkelere aykırı olduğunu kabul edecekler mi? Adalet bakanının ve yardımcısının HSK’nın başkanı ve vekili olmasının yargı bağımsızlığın ihlal ettiğini, tarafsızlığına gölge düşürücü olduğunu, HSK kararlarının yargı denetimi dışında olmasının Anayasaya aykırı olduğunu, hakimlerin bağımsızlığını ve tarafsızlığını zedelediğini hiç çekinmeden söyleyecekler mi?
Yüksek yargı üyeleri eski alışkanlıkları terk edip, yargının kemikleşmiş geleneksel sorunlarına yeni ve farklı bakış açılarıyla bakarak, yaratıcı çözümler önerecekler mi?
Kısacası yargı samimi bir özeleştiri yapacak mı?
Yeni adli yıl açılışında yargıdan bu temel konularda özeleştiri bekleyebilir miyiz?
Bence hayır…
Korkarım bir adli yıl açılışında daha bilinen beylik sözler tekrar edilecek, gerçekler görmezden gelinecek, bir çalışma gününü daha adli yıl açılışı vesilesiyle israf edilecek…
Maalesef!