Havalar sıcak, rüzgar poyraz olunca Akdeniz’deki Ege’deki ormanlarımızın en ufak bir alevde çıra gibi yandığını çocuklar bile biliyor.
Küresel ısınmanın etkilerini sağır sultanlar bile duydu. Geçtiğimiz aylarda Kuzey kutbu +38C’yi gördü, Kuzey Buz Denizi’nin buzları eridi. Sibirya’nın tundraları, neredeyse dört mevsim kar kalkmayan Kanada’nın kuzeyi günlerce yandı.
Ormanlarımızdan sorumlu bakan ve bürokratlar bundan bir ay önce bir bir araya gelerek bir toplantı yapsa, kibir ve böbürlenmeden uzak, olarak gelmekte olan tehlikeye karşı alınabilecek tedbirleri bir saat konuşsalar bu günkü felaketler yaşanmazdı.
Ülke kaynaklarına kayyum çökertiyor ele el açıyoruz
THK’nun elinde kendimize ve komşularımıza yeter sayıda yangın söndürme uçagı vardı. Kıyılarımızda yarım saat uçuş mesafesinde 3-4 istasyonda 3’er 4’er yangın söndürme uçağı hazır bekletseydik, yarım saatte bir sorti hesabından aynı anda 32 yangına anında müdahale edebilirdik. Alevler kafasını gösterdiğinde 3 tarafımızı çevreleyen denizlerin suyunu üstüne boca ederdik.
Güzelim ormanlarımız günlerce yanmaz, dumanları gökyüzünü kara bulut gibi kaplamaz, üstümüze küller yağmaz, onbinlerce canlımızın yandığı, köylümüzün geçimini temin ettiği ormanlarımızdan gelen vahşi barbekü kokuları şehirlerimizi sarmazdı.
Hem de elaleme avuç açmak zorunda kalmaz, komşularımıza da yardımcı olabilirdik. Etrafımıza örnek olur, Türkiye’nin gücünü ve liderliğini dünyaya gösterirdik.
Modern Türkiye’nin kurumlarıyla sorunlu olan zihniyet; işten anlamaz birini THK’nın başına kayyum atamış, onca yangın söndürme uçağını, yedek parçaya, bakıma ve teknik elemana muhtaç bir şekilde hangarlarda bekletiyor. Elimizdeki uçakları kullanamıyor; fakat aynılarını AB ülkelerinden yardım olarak alıyoruz.
Basiretsizlik, aymazlık ve ihmalkarlık nedendir?
Nedir bu liyakatsizlik, aymazlık, basiretsizlik ve ihmalkarlık? Nedir ve nedendir memleketin zorla biriktirilen maddi kaynaklarına karşı bile ideolojik ayrımcılık? Bütün bunların kimsenin dillendirmediği kök sebebi apaçık bellidir: liyakatsiz fakat kifayetsiz ve kibirli siyasetçileri milletin başına geçiren, hukukun üstünlüğünü ihmal edip devletin tüm görevlerini tek bir kişiye teslim eden sistem. İhmalleri, isabetsiz karar ve işlemleri nedeniyle cumhurbaşkanına hesap sorması, bakan ve bürokrat atamalarını denetleyerek kamu görevlerinde liyakati güvenceye alması gereken yargının iplerinin cumhurbaşkanına verilmiş olması.
Partisine kendisini aday gösterterek cumhurbaşkanı seçtirtebilen siyasi parti lideri; kendisine hesap soracak, eksiğini gösterecek, yanlışını düzeltecek hakim ve savcıların da iplerini ele almış durumda.
Devletin bütün gücünü tek başına elinde toplayan cumhurbaşkanı keyfince kararlar alacak, kifayeti tartışmalı, liyakatsiz kişileri bakan, bürokrat atayacak, bir Allahın kulu bile buna karşı mahkemeye gitme akılsızlığı veya cesareti gösteremeyecek.
Bugün AK Parti lideri böyle; yarın bir gün bir başka parti seçimi kazandığında o parti lideri de böyle olacak.
Sonuçta vizyonsuzluk, basiretsizlik, ihmal, kifayetsizlik ve kibirleriyle felaketlere neden olan, doğal kaynaklarımızı telef edenlere kimse hiç bir zaman hesap soramayacak.
2017 halkı kandırma referandumu
2017 anayasa değişikliğini millete “başkanlık sistemine geçmek iyidir” diyerek takdim edenler, milletin iradesini fesada uğrattılar. Başkanlık sistemini tercih eden masum vatandaşı kandırıp, yargı bağımsızlığını ortadan kaldırma, siyasilere fiilen hiç bir şekilde hesap soramama değişikliğine de oy verdirdiler. İçinde bulunduğumuz bu kötü yönetim şartlarını hazırladılar.
Yargının kendisine bağlanmış olması bir yana, cumhurbaşkanına şahsi suçları nedeniyle dahi, atadığı bakanlara meclisin hesap sorabilmesi bile imkansız. Soruşturma teklifi vermek için bile milletvekillerinin yarısından fazlasının oy vermesi gerekiyor.
Facialar siyasetin icraatlarının eseri
Cumhurbaşkanının dilediği gibi atadığı kamu görevlilerine. görevi ihmalleri, ihlalleri ve basiretsizlikleri nedeniyle yargının hesap sorabilmesi amirleri olan bakanların ve cumhurbaşkanının izin vermesine bağlı.
Kabahatlerinden kendilerinin de sorumlu olduğu bürokratları yargının soruşturmasına siyasilerin izin vermeyecekleri, vermek istemeyecekleri ortada. Onlara hesap sorulamazken bürokratlara dava açılırsa bu garip sistemin ne kadar adaletsiz olduğu, siyasilerin memleketi babalarının çiftliği gibi yönetebilir ama hesap vermez oldukları, üstelik haklarında başvurulacak yargının da elinin kolunun bağlı olduğu ortaya çıkacak.
Soma Faciası ve Pamukova Tren kazası davalarında Anayasa mahkemesi gerçek sorumluların yargı önüne çıkarılmadığını tespit etmedi mi? Çorlu tren kazasında biricik evladını kaybeden Mısra hanım, “gerçek suçlular mahkemeye çıkarılmıyor” diye feryat etmiyor mu? Sincan YHT kazasında makinistler mi, güvenlik işlemleri bitmeyen tren yolunda sefer talimatı veren üstleri mi sorumlu?
Tek çare: koşulsuz yargı bağımsızlığı
Ormanlarımız yanarak altındaki granit dağların kel kafa gibi cıscıbıldak ortaya çıkmasını, bu ve benzeri felaketlerin sürmesini, ancak ve ancak kel kafadan daha açık olan bu çarpıklıkları ortadan kaldırarak önleyebiliriz.
İlk yapılması gereken, yargıyı kimsenin etki edemeyeceği şekilde bağımsız, fakat hukuka tam olarak hesapverir hale getirmek, devlet gücünü kullanan her türlü siyasinin ve kamu görevlisinin suçları ve ihmalleri hakkında Anayasada ve yasalardaki soruşturma ön izinlerini iptal etmektir.