Nüfus cüzdanına göre 1934 kendi dediğine göre Atatürk öldükten sonra doğmuştu. 16 Haziran Cuma günü 02:17’de ruhunu teslim etti. Dere Köyü mezarlığında ailesinin ve köylülerinin kalbine defnedildi.
Değirmenci Hacı İbrahim’in oğlu Hamza’nın, bekçilik yaptığı sırada görüp kaçırarak evlendiği, Suğla gölü kıyısındaki Yalıhüyükköyünden Memiş Hocalardan Hacı Hanım’ın Kuşadası’nda vefat etmiş olan Başkatip Faik’ten sonraki ikinci çocuğuydu. Yalıhüyük köyünden müteveffa olmuş Doktor Veli Topkara’nın ve Dişçi Hacı diye bilinen İbrahim Gündoğdu’nun küçük kuzenleri; Hacı İbrahim sülalesinden hepsi vefat etmiş olan Dere Köyünün efsane muhtarı Eski İhtiyar lakaplı Hüseyin Yılmaz’ın, Arap lakaplı Hasan Yılmaz’ın, Ormancı Mustafa’nın, Abban lakaplı Karabük Demir Çelik fabrikasından emekli Abdurrahman Yılmaz’ın, Deli Memet lakaplı Sürveyan Mehmet Yılmaz, Selime, Mümüne, Fatma ve Gülsün’ün yeğenleriydi.
Annesi Hacıhanım (Hacı Ayşe Hanım) öldüğünde Münire Cice daha 6 aylık idi. Yalıhüyük köyündeki dedesi ile nenesi çocukluğunun en güzel anılarını yaşatmıştı. Babası yeniden evlenip Dere köyüne geri çağırdığında üvey annesi ile tanıştı; üvey kardeşi Musa’yla derin bağı onu sırtında hebiç edip “ança, amança” diye türkü söylettiği günlerde oluştu. Son günlerinde bile anne hasretiyle yandı. Yaşı büyütülerek 14 yaşında evlendirilmiş, 7 çocuk sahibi olmuş, 4’ü kendisinden önce vefat etmişti. Kocası Apıl’ın Mehmet’in oğlu Mustafa’nın veremden vefat etmesiyle tahminen 25 yaşında en büyüğü 11, en küçüğü 1 yaşında biri de henüz hamile olduğu 5 çocukla Güney Torosların tepelerine yakın bir yerde, Bozkır’a bağlı Dere Köyünde tek başına kalmıştı. Kocasından, inşaatını ölmeden bitirdiği başını sokacak bir ev, Dikilitaş yaylasında topraksız bir dam, bir inek, bir eşek ve birkaç keçi, bir şırınga kutusu, bir Singer dikiş makinası ve Sierra marka radyosu kalmıştı. Bütün yokluklara karşın yetim çocuklarının büyüdüğünü görme hayali, önünde yıllarca tek başına çekeceği çileler vardı. Hiçbir geliri, malı, mülkü, bahçesi, tarlası, toprağı yoktu ama yılmaz bir dayanma gücü vardı. Çok zeki ve akıllıydı ama okuma yazma bilmezdi. Kocasından dikiş dikmeyi, iğne vurmayı öğrenmişti. Köyünde karış ve parmaklarıyla ölçülerini aldığı kadınlara entari, şalvar dikerek hastalandıklarında iğnelerini vurarak, dağdan odun keserek giriştiği emsalsiz hayat mücadelesini onuruyla kazandı. İyilik, dürüstlük, doğruluk değerleri içinde büyüttüğü çocuklarına yoksunluk içinde onurlu yaşamayı öğretti.
En büyük oğlu Apıl (Abdullah) bahçıvanlıkyaptığı Kuşadası’nda 27 yaşında vefat etti. Anasının adını verdiği kızı Hacı Hanım (Ayşe) son nefesine kadar her an yanında idi; Dere Köyünde ve Dikilitaş yaylasında yaşamaya devam ediyor. Ortanca oğlu Mehmet Faik dayısının elinden tutmasıyla zorluklarla okudu, hukuk fakültesini bitirdi; dünyaca meşhur bir avukat oldu; Daha İyi Yargı Derneğini kurdu 14 yıldan beri Türkiye’de hukukun üstünlüğü ve bağımsız yargı için gönüllü çalışıyor. En küçük oğlu Mustafa otelcilik lisesi ve turizm işletmeciliği yüksek okulu mezunu, Viyana’da işletme ve ekonomi dersi alıp dil öğrendi. Alanya’da en çok rağbet edilen küçük otellerden birini işletiyor.
Her birisine özgün tatlı sıfatlar verdiği torunlarının dünyaya gelişi ve büyümeleri ömrüne ömür katmıştı. İngiliz gelini Derryn’den olan Mustafa Adem Londra’da müzik tahsili, Charles Ediz hukuk tahsili görüyor; Kaan Sinan Nottingham Üniversitesi Mimarlık ve Mühendislik Fakültesi mezunu. Pelin’den doğan Münire Sıla hukuk tahsili görüyor; Başak Duru lisede okuyor. Dere Köyünde akraba ve eş dostların çocukları ve torunlarının hepsi Münürecce’nin kendi çocukları ve torunları gibi. “Koca Ana” diye koşulsuz sevgi veren Nezife halanın torunu küçük Nezife’nin ayrı bir yeri vardı.
Emsalsiz mücadelesi, yılmazlığı, pillerini idareli kullandığı transistörlü radyodan dinledikleriyle eriştiği değme okumuşu geride bırakan bilgeliği ile Münire Gün; bu topraklara bir koca çınar, binlerce Anadolu kadınının müstesna bir timsali, ekmek parası için gurbete çıkan İstanbul, İzmir, Ankara başta ülkenin her yanına dağılan Dere Köylülerin Münürecce’si oldu.
Anamız bizim koca çınarımız; dürüstlükten sapmadan, doğrulukla her türlü zorluğu yenebileceğimizin, yoklukta bile büyük başarılar elde edebileceğimizin, başarmamızın sırrının insan sevgisi ile onurlu bir yaşam sürdürmemiz olduğunu gösteren kuzey yıldızımız.
Layık evlatlar olma mücadelesinde yolumuzdan Allah Şaşırtmasın!