Yargı bağımsız olsun demek kolay, bağımsız bir yargı tasarlamak ise neredeyse imkansızdır. Önceki yazımda değindiğim, Daha İyi Yargı Derneği’nin önerdiği Adalet Yüksek Kurumu, hiç kimse, grup veya koalisyonun nüfuz edemeyeceği bir üye kompozisyonu ile yargının iktidardan ve siyasetten tam bağımsızlığını sağlamaktadır. Kendi içinde, biri politika, üçü hizmet üretimine, kalitesine ve meslek mensuplarının özlük işlerine ilişkin üç daire ile birlikte toplam dört yargı kurulundan ve hepsinin de üzerinde bir genel kuruldan oluşmaktadır. Hukuk müşavirliği, kurumun başkanından bağımsız ve doğrudan genel kurula rapor etmektedir.
Adalet Yüksek Kurumu ile yargıdan siyasetin eli tam olarak çekilmekte, yargı, yürütmeden ve yasamadan tam olarak bağımsızlaşmakta, sistemin kendi içinde İtalya’dakine benzer iç bağımlılıklar oluşması önlenmektedir. Kurumun, politika oluşturma ve hizmet faaliyetlerinin tamamını, doğrudan kendi üyeleri vasıtası ile gerçekleştirmesi, optimum sayıda asil ve yedek üyeye sahip olan dört daire halinde hizmet vermesi öngörülmüştür. Dairelerin ihtiyaç duyduğu üyelerden yola çıkılarak kurumun toplam üye sayısı ve nitelikleri belirlenmiştir. Adalet Yüksek Kurumu’nun 90 üyesi olacaktır.
Adalet Yüksek Kurumu’nda birleştirilen yargı hizmetlerini hali hazırda Adalet Bakanlığı 140 civarında, genel müdür, daire başkanı gibi bürokratlar vasıtası ile yürütmektedir. Böylece yargı hizmetleri fiilen yürütmeye tam bağımlıdır.
Adalet Yüksek Kurumu’nun 90 üyesini, toplumu temsil eden tüm yargı paydaşları seçecektir. Üyelerin toplamı ve paydaşlara dağılımı hiçbir kişi, grup veya koalisyonun etki edemeyeceği şekilde tasarlanmıştır. 30 üyeyi hukuk meslek mensupları, 20 üyeyi yürütme ve yasama güçleri, sekizerden toplam 40 üyeyi de meslek kuruluşları, ekonomik ve zirai meslek kuruluşları, üniversiteler, dernekler ve vakıflar ile işçi ve işveren sendikalarının seçmesi öngörülmüştür.
Aday adayları sıkı bir ön elemeden geçirilmekte, üye adayları liyakatliler arasından gizli oyla değil, etkin yasal denetime tabi açık ve gerekçeli oyla gösterilmektedir. Yasamanın üyelerini, yüzde 7,5’tan fazla oy alan siyasi partiler gösterecektir. Yüzde 20’den fazla oy alan partilerin daha çok aday göstereceği, partilerin en liyakatli kişileri aday göstermesini ve seçilmesini sağlayacak Türkiye’ye özgü bir formül geliştirilmiştir. Yürütmenin göstereceği adayların temelde bağımsız düzenleyici kurumlar tarafından şeffaf bir usulle belirlenmesi öngörülmüştür. Böylece siyasi partilerin yargıya etki etmesi önlenirken toplumun istek ve ihtiyaçlarını kuruma yansıtabilmesi sağlanmıştır. Üyeler dört yıl süre ile görev yapacak ve en fazla iki dönem seçilebilecektir. Kurum üyelerinin suçlarını, Adalet Yüksek Mahkemesi ön izin almaya gerek olmadan soruşturacaktır. Mevcuttaki şüphelilerin kendi kurumlarının izin vermesi şartı ilga edilmiştir.
Yargı bütçesi özerk hale getirilmiş, genel bütçenin belli bir yüzdesinden az ve GSYH’den yüzde 0,3’dan fazla olamayacağı belirtilmiştir. Adalet Yüksek Kurumu kendi öz denetimini yaptırarak ilan edecek, ilaveten Anayasa Mahkemesi tarafından da denetlenecektir. Böylelikle yargı sisteminin merkezinde yer alacak olan Adalet Yüksek Kurumu tam bağımsız, kaliteli hizmet odaklı, etkin ve verimli çalışan, tüm işlemleri yargı denetimine tabi, hesap verir ve güven veren bir kurum haline gelmektedir.
Uluslararası alanda yaptığımız tartışmalar ışığında, önerilen sistemin yargı kurulu fikrini benimsemiş olan İtalya, İspanya, Romanya, Fransa gibi ülkeler ile Venedik Komisyonu’nun ve yeknesak bir yargı kurulu önerisi olmayan Avrupa Birliği’nin ilgisini çekeceğini düşünüyoruz.