Seçimlere beş gün var. Adaletsiz bir seçime giriyoruz. Cumhurbaşkanı ve bakanlar seçim yasaklarından muaf. Bakanlar, Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) göre kamu görevlisi bile değil! Anayasa ve idare hukukuna göre ise ne olduğu belirsiz ucubeler sanki! Ana muhalefet partisinin neredeyse iki katı oranında Hazine yardımı aldığı yetmezmiş gibi, iktidar partisi devletin uçağını ve sair imkanlarını da kullanarak seçim kampanyası yürütüyor. Sanırsınız 1950’lere geri döndük; devlet ve devleti yönetenler iktidarı elde tutma, diğerleri de fethetme savaşı veriyorlar!
2017 yılındaki anayasa değişikliği ile yeniden bir tek adam devri başlatarak Türkiye’yi seçimli otokrasi seviyesine geri götüren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, üçüncü kere cumhurbaşkanı adayı olmayı YSK’ye kabul ettirdi. Erdoğan’ın Hakimler ve Savcılar Kurulu’na (HSK) seçtirdiği Danıştay ve Yargıtay üyelerinin kendi aralarından seçtiği YSK, anayasayı eğip bükerek, üçüncü kez cumhurbaşkanı adaylığını Erdoğan’a adeta hediye etti.
YSK, Anayasa’dan “Anayasanın; … 101. madde[sinde] yapılan değişiklikler TBMM ve cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin takvimin başladığı tarihte [2018’de]… yürürlüğe girer” diyen hükmü alıntıladı ama uygulamadı. Yani Anayasa, hiç değişmemiş olan 101(2). madde hükmünün 2007 yılından beri yürürlükte olduğunu söylediği halde, YSK “ilk defa 2018’de yürürlüğe girdi” diyerek bu maddeyi Erdoğan hakkında uygulamadı. Anayasa’ya göre üçüncü kez cumhurbaşkanı adayı olamayacağı açık olduğu halde, YSK Anayasa’ya aykırı olarak Erdoğan’ı cumhurbaşkanı adayı olarak millete dayatmış bulunmakta.
Seçim dönemlerinde iktidarların pek çoğu hukuka aykırı, normal bir hukuk devletinde suç görülecek olan seçim rüşvetlerini, devlet malını baba malı gibi keyfe göre dağıtmalarını, döviz kurlarını sabit tutarak başarılı görünmek amacıyla elalemden ve yüksek faizle borç aldıkları dövizleri arka kapıdan satmalarını, Merkez Bankası rezervlerini har vurup harman savurmalarını, faizler yükselmiş görülmesin diye ekonominin can damarı kredileri kısmalarını, keskin eleştiri sahiplerini anında şafak vakti polislere hemen derdest ettirdikleri halde mezar başında ellerini açmış dua eden muhalefet liderine “Fatiha okumayı bilmez” diyerek saldıranları, türbe ziyaretinde provokasyon yaparak kameraların önünde fiziki saldırıda bulunanları hoş görmelerini bahsetmeye gerek bile görmüyorum.
Meral Akşener’in “deprem çadırları etrafında yılanlar dolanıyor” cümlesi tüylerimi diken diken ediyor! Artan sıcaklarla birlikte binlercesinin canlanarak ava çıktığı yörede bir yılanın bir depremzedeyi sokması ihtimali beni çılgına çeviriyor! Bu cümle bir yandan vahşi doğanın acımasızlığını diğer yandan 2023 seçimlerinin vahşi doğaya ne kadar benzediğini anlatıyor.
60 yılı aşkın fani ömrümde çok zor dönemlerde milletimin ferasetini ve en doğru kararı verdiğini gözlemledim. Bu seçimde de halkın sandıkta en doğru kararı vereceğine, yeni bir yüzyıla giren Türkiye’nin yeni bir başarı hikayesi yazmaya başlayacağına inanıyorum.
Sonuçlar şimdiden hayırlı olsun!