“Katılımcı demokrasinin gerçekleştirilmesi ve güçlendirilmesi, yerel yönetimlerin güçlendirilmesine bağlıdır”.
Yerel Yönetimlerin İlkeleri, Doç. Dr. Hasan Yaylı-Yrd. Doç. Dr. Yusuf Pustu Yerel seçimler yaklaşmakta, yine kıran kırana bir yarışma olacak. Bu yarışma, farklı siyasi görüşlerin, farklı siyasi görüşlerdeki yetkin adaylar ve ortaya çıkaracakları görüşlerin yarışması mı yoksa yıllardan beri aşina olduğumuz gibi; siyasi parti liderleri ve merkez yönetimlerinin, sahaya sürdükleri adayları yarıştırması mı olacak?! Başka bir deyişle yerel seçimlerde liyakat mı yoksa sadakat mi yarışacak? Ya da bu seçimleri, eskiden olduğu gibi, oyların çoğunluğunu alan mı yoksa en çok oy alan ama çoğunluğu temsil etmeyen şanslı veya uyanık adaylar mı kazanacak? Vatandaş açısından ise soru şu: halkın dediği mi yoksa siyasi parti liderlerinin ve merkez yönetimlerin dediği mi olacak? Bu yerel seçimlerin sonucunu halkın gerçek iradesi mi yoksa adayları gösterenler ile aday gösterilmeyi becerebilenlerin siyasi manevraları mı kazanacak?
Elbette her şey eskisi gibi olacak; aday adayları siyasi parti liderlerini ve merkez yönetimlerinin kapılarını aşındıracak, aday olabilmek için kapalı kapılar ardında bin türlü pazarlıklar ve hesaplar yapılacak, sözler verilecek, halkın değil siyasi parti yönetimlerinin öncelikleri geçerli olacak. Bu oyunlarda figüran olmaktan öte bir role layık görülmeyen halkın oylarını çekebilmek için türlü kampanyalar düzenlenip, vaatler verilecek. Halk bir kez daha kandırılacak ve iki yüzlü demokrasi havarileri, yıllardır bıkmadan tekrar edilen sözde demokrasi oyununda bir kere daha yeteneklerinin zirvesine çıkacaklar.
Türkiye’nin orta demokrasi sınıfında olmasının temel sebeplerinden biri; siyasi partilerin lider ve merkez yönetimlerin, adayları belirleme yetkisi verilmesi sonucu ortaya çıkan sözde ‘demokratik’, özünde ise ‘oligarşik’, aday ve lider sultası ile halkın iradesini sandığa ve yönetime yansıtmaktan uzak, yıllardır sınıfta kalan seçim sistemidir.
Siyasi Parti Örgütlenmeleri Bize Nasıl Bir Demokrasi Vadediyor?
Sözün başında belirtmek gerekir ki ülkemizde geçerli bulunan ve 1820 sayılı SPK’da zorunlu kılınan tek tip parti örgütlenme modeli, bireylerin ve toplumun örgütlenme özgürlüğüne uyarlı değildir. Halihazırda bize dayatılan yapılanma, toplum iradesinin siyasi parti politikalarında etkili olmasına ve sonucun siyasete yansımasına engeldir.
Türkiye’de anket, temayül yoklamaları, istişare toplantıları gibi partililerin görüşlerinin alındığı çalışmaların sonuçları ancak yöneticilerin benimsemesi oranında parti politikalarında etkili olabilmektedir. Partinin alt kademeleri ve parti üyeleri, partinin örgütlenmesi ve karar mekanizmalarına hiçbir şekilde karıştırılmazlar. Yerel seçimlerde halkın önüne çıkartılan adayların belirlenmesi sürecinde de bu anlayış birebir kendini hissettirmekte, halkın yönetime katılma isteğine cevap verilememektedir. Yerel seçimler için sandık başına gitmeye hazırlanırken sadece bize sunulan! adayları değil, yerel yönetimlerde demokrasinin güçlendirilmesi için yapabileceğimiz geliştirme ve güçlendirmeleri de tartışalım;
(i) Siyasi parti adaylarının belirlenmesi,
(ii) Seçimde adaylar arasında kişisel tercih yapılabilmesi,
(iii) Büyükşehir Belediye Meclisi üyelerinin seçimle gelmesi veya temsilde adaletsizlik durumunun (başkanların doğal üyeliği kaldırılarak 1’inci üye sayılması) giderilmesi,
(iv) Merkezi idarenin idari vesayetinin doğrudan idari karar alınarak değil de yargı yoluyla kullanılması,
(v) Merkezi idarenin vesayet yetkilerinin yerel yönetimin hesapverirliğine odaklanacak şekilde geliştirilmesi,
(vi) Merkezi idarenin mali desteğinin dağıtımı ile hizmetleri fiilen yerine getirme desteğinin, merkezden özerk, profesyonel ve demokratik karar alan bağımsız bir kurum tarafından yerine getirilmesi
Üzerinde düşünmemiz gereken başlıca maddeler olarak sıralanabilir. Ayrıca yerel yönetimler üzerinde vesayet sınırlandırılmalı ve görevden alma gibi ağır yaptırımları mahkeme kararına tabi tutulmalıdır.
Halkın iradesinin sandığa yansımasının önündeki engellerden biri de ‘tek turlu’ seçimlerdir. Cumhurbaşkanı seçiminde, bir adayın birinci turda oyların çoğunluğunu alamaması durumunda ikici turda en çok oyu alanın seçilmesi söz konusu iken, tek kişinin seçildiği belediye başkanlığı ve muhtarlık seçimlerinde tek turlu seçim yapılmakta, en çok oyu alan seçimi kazanmaktadır. Dolayısıyla benzer ve aynı durumlar için yapılacak seçimlerde farklı seçim yöntemleri kullanılmakta, halkın yöneticilerini belirlemedeki söz hakkı önemli derecede kısıtlanmaktadır.
Temsili Nasıl En Üst Düzeye Çıkarabiliriz?
Türkiye için İşletmesi kolay, pratik ve demokratik nispi/orantılı temsili en üst düzeye çıkaracak öneriler şöyle sıralanabilir;
(i)Partiler, adayların en çok oy alanların oy çokluğuna göre sıralanacağı tek turlu bir ön seçimle adaylarını belirleyebilir,
(ii) Adayların cüzi bir kısmını (örneğin %10) ve listedeki sıralarını merkez yönetimler önceden ilan edilerek belirleyebilir,
(iii) Seçimler bu şekilde ön seçimlerle oluşturulan sabit listelerle birleşik oy pusulası kullanımı sürdürülerek yapılabilir.
(iv) Seçmenler partiler arasında seçim yapar. Mevcut çoğunluk sistemine göre hangi partinin adaylarının vekil olacağı listelerden ve sırasıyla belirlenebilir.
(v) Oy pusulalarında seçmene adaylar arasında seçim yapma imkânı da getirilebilir.
Temsili demokraside egemenliğin tek gerçek sahibi halktır ve egemenliğini seçtiği temsilciler aracılığıyla kullanır. Manevi bir varlık olan millet kendisine dayatılan adayları değil kendisini temsil edebilecek olanlar arasında en uygununu seçebiliyor olmalıdır. Aksi, gittikçe oynanmaz hale gelen bir demokrasi oyunundan ibaret olacaktır!