Türkiye, demokrasinin tüm temel kurumlarını oluşturmuş, fakat mevcut olmalarına rağmen düzgün işlemedikleri için Orta Demokrasi Tuzağına düşmüştür. Türkiye’nin demokrasi yanılsaması, giderek artan otokratik gerçekliğin etkisi altında yavaş yavaş daha da kötüleşmektedir.

Bu politik krizin kökleri, ülkede hukukun üstünlüğündeki büyük boşlukta yatmaktadır. Bu boşluk ise, yargı erkinin görevlerini ve kendisinden beklenen işlevleri yerine getiremez ve yürütme organına bağımlı hale gelmiş olmasının bir sonucudur. Ancak yargı erkinin kendisi de tamamen masum değildir, çünkü etkin ve verimli çalışmayarak ve kendi hesapverirliğini aksatarak toplumsal güvenini kaybetmiş bulunmaktadır.

Aşağıdaki önerilen reform adımları yargı erkini etkin ve verimli çalışmasını, hesapverirliğini ve bağımsızlığını kazanmasını sağlayacak; böylelikle yargı; hukukun üstünlüğünü gerçekleştirerek Türkiye’nin istikrarlı bir demokrasi haline getirecek siyasi reformlara hem de toplumsal refaha katkıda bulunacaktır.

Etkinlik ve Verimlilik

  1. Mahkemeye yalan söylemek fakat aleyhte olan delil ve kanıtları gizlemek yaygın uygulama haline gelmiştir; bu da mahkemelerin önünde maddi gerçeğin ortaya çıkmasına engel olmakta ve bu sebeple yargıçlar adil ve doğru kararlar alamamaktadırlar. Maddi gerçeğin tam olarak ifşa edilmesi ilkesi yerleştirilmelidir.
  2. Yargıç olmayan ve yasalarla düzenlenmemiş bulunan kişilere (örneğin, mahkemelerin tayin ettiği bilirkişiler, polis ve savcılar), mahkemenin iş yükünü azaltmak amacıyla adli yetkilerin yeniden dağıtılması sonucunda adli ve yargısal yetkiler verilmiştir. Yargı erkinin üstlenmesi gereken iş yükü, mahkemeler ile avukatlar arasında rasyonel ve mantıklı bir biçimde dağıtılmalıdır. Sorgu yargıçlığı sistemi yeniden kurulmalı ve ilgili tarafların vekilleri kanıtları toplama ve sunma yükünü üstlenmelidirler.

Hesapverirlik

  1. İlk derece yargıçlarının soruşturulması için öngörülen ön izin koşulları ve temyiz mahkemelerinin kendi üyelerinin soruşturulup soruşturulmaması konusundaki yetkisi, yargı erki üyelerinin eylemlerinden ötürü usulünce hesapverir olmalarına engel olmaktadır. Ayrıca, âmirleri izin vermedikçe, devlet memurları kamusal görevlerini ihlâl etmeleri, görev ihmalleri ve hatta suç eylemleri gibi kabul edilemez davranışları için sorumluluktan bağışık ve muaf olmaktadırlar. Bu hükümlerin kaldırılması gerekmektedir.
  2. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın mevcut hükümleri Hâkimler ve Savcılar Kurulu (HSK) kararları ve tayinlerinin yargı denetimine engel olarak HSK üyelerine bağışıklık tanımaktadır. Bu hükümler de iptal edilmelidir.
  3. HSK kararlarının yargı denetimine açılmasını sağlamak ve yargı erki üyelerinin kabul edilemez davranışlarını engellemek için uygun bir adli mekanizma ve yetki sisteminin kurulması gerekmektedir.

Bağımsızlık

  1. HSK üyelerinin neredeyse yarısı Cumhurbaşkanı tarafından tayin edilmektedir; bu kural yanlılığı ve taraf olmayı kolaylaştırmakta ve usulsüzlüklere davetiye çıkarmaktadır. HSK üyelerinin aday gösterme ve tayin usulleri şeffaf olmalı ve hem kamusal değerlendirme ve tartışmalara hem de mahkemeler nezdinde itirazlara açık olmalıdır.
  2. Hâkimler Kurulu, şeffaf ve hesapverir olacak bir şekilde yeniden yapılandırılmalıdır. Kamunun yargı politikası ve tercihleri onun günlük operasyon ve işlerinden ayrıldığı sürece hiç kimse veya taraf yargı üzerinde bir nüfuz veya etki kazanamaz. Hâkimler Kurulunun bu yeni yapısı, yargı erkinin üç ayağının (yargıçlar, savcılar ve avukatlar) meslek örgütlerine aynı mesafede durmalıdır.

Adil Temsil ve Hazine Yardımları

  1. Mevcut seçim sistemleri, merkez yoklamasına ve sabit ve kapalı listelere izin vererek demokratik yönetişim ve adil temsil ilkelerini çiğnemektedir. Bu, küçük bir elitin partiye hâkim olmasına olanak vermektedir. Anayasaya aykırı bu sistemler ortadan kaldırılmalıdır.
  2. Anaakım siyasi görüşler seçimleri tekellerine almakta ve rakip görüşler arasında adil bir yarış gerçekleşmesini engellemektedirler. Hazine yardımları üç bant içerisinde eşit dağıtılmalıdır: ana akım görüşler için, ikincil görüşler için ve marjinal görüşler için.

Sivil bir Anayasa

  1. Türkiye’nin anayasası gerçekten demokratik olmadığı gibi, ulusun ihtiyaçlarını karşılamaktan da uzaktır – yapılan tüm değişikliklere rağmen, eksikler ve karşıtlıklar devam etmektedir. Hukukun üstünlüğü ilkesinin yürütme erki üzerinde hâkim olmasını sağlayan, kamu sektöründe hesapverirliğe destek olan, kutuplaşma ve ötekileştirmeyi çözümleyen ve hoşgörü ilkelerini benimseyen yeni ve kapsamlı bir Sivil Anayasa yapılmalıdır. Anayasayı Koruma kurumları ve mekanizmaları da yeniden yapılandırılmalı ve geliştirilmelidir.
  2. Anayasaya aykırı olan kanunlar ve kararnameler varlığını sürdürmektedir ve Anayasaya uyum konusunda ciddi boşluk ve sorunlar mevcuttur, çünkü Anayasa Mahkemesi bu sorunları çözümleme yetkisine sahip değildir. Anayasa Mahkemesi, bu ikincil mevzuatın anayasaya uygun olup olmadığı hakkında karar vermeyi ve tüm kişilerin (siyasi otorite konumunda olsun ya da olmasınlar) mahkemenin parlamentonun çıkarttığı kanunları incelemesini sağlamak amacıyla Anayasa Mahkemesi’nde iptal davaları açmalarına olanak sağlanmalıdır.