Toplum, devlet güçlerinin birbirlerinden daha net olarak ayrılmasını ancak aralarındaki uyum ve işbirliğinin güçlendirilmesini; yönetimde daha iyi temsil imkânı verilmesini, adaletin ve hukukun üstünlüğünün koşulsuz sağlanmasını, bunun için Yargı’nın bağımsız, her türlü vesayete ve telkine karşı özgür, tarafsız, etkin ve verimli çalışır ve hesapverir olmasını, Anayasa’nın bu yönlerde geliştirilerek sivilleştirilmesini arzu etmektedir.
Referandum öncesindeki tartışmalardan ve ifade edilen endişelerden çıkarılması gereken en önemli husus, toplumun vatanın yakın veya uzak zamanda da olsa bölünmesi, küçük bir parçasının dahi kaybına veya ülke içinde üniter devletten ödün verilmesine ya da bu yönde en ufak bir şüphe dahi oluşmasına şiddetle karşı çıktığıdır. Gerçekten de güneydoğudaki terör sorunu, Irak ve Suriye’nin kuzeyindeki oluşumlar ile kökleri 1. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı öncesine giden ulusal ve uluslararası sorunlar kamuoyunun en yüksek hassasiyet gösterdiği milli güvenlik ve beka endişeleri haline gelmiştir. Devletin beka sorunu olarak görülen bu hususa, özellikle toplumun merkezi yönetim ile mahalli (yerinden) yönetimlerin telif edilmesi arzusunu gerçekleştirirken hassasiyetle riayet edilmesi şarttır.
Halkın en büyük arzularından birisi, Anayasa madde 66(6)’da temsilde adalet ilkesi ile birlikte sözü edilen “yönetimde istikrar”dır.
Yürütme’de hukukun üstünlüğünü isterken siyasi devlet yöneticilerine kolayca dokunulmasına izin vermeyen bir anayasa değişikliğini kabul etmiş olmasından toplumun kamu yönetiminde istikrara, öngörülü, hızlı ve doğru kararlar alınması ile birlikte daha gelişmiş ve etkili hesapverirlik ve ibra sistemi oluşturulmasını arzu ettiği çıkarılabilir.
YSK’nın referandumla ilgili kararları etrafında oluşan tartışmalar, yargı bağımsızlığının ve kararlarına itimat edilebilir olmasının ve bir yargı kurumu olan YSK’nın kararlarına karşı başvuru yolu bulunmasının ülkemiz için ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Fakat bununla beraber başkanlık sistemini isteyenlerin ve karşı çıkanların % 49’dan az olmadığı kabul edilmesi zorunlu bir gerçekliktir. Bu durum karşısında Cumhurbaşkanlığı’na karşı çıkanların itiraz gerekçelerini ve endişelerini gideren bir uzlaşmaya varılması, resmiyetteki durumun daha iyi demokrasi için nasıl geliştirileceğine odaklanılması ve ülkemizin enerjisinin korunması gerektiğini düşünmekteyim.
Daha iyi devlet yönetiminden halkın diğer beklentisi ise hukukun üstünlüğü ve adalettir. Toplumun hemen her kesimi hükümdarların bile mahkeme önünde hesapverir olduğu, hukukun her şeyin üstünde olduğu eski günlerin özlemi içindedir. Hz. Ömer’in adaletine, kadının Fatih’i yargılayıp kısas yoluyla elinin kesilmesine karar verebildiğine dair menkıbeler toplumun adalet hayalinin resimleridir. Toplum, bir yandan gelir dağılımı, fırsat eşitliği, liyakat gibi kavramlara sarılarak toplumsal adalet talep ederken diğer yandan da devlet, kamu görevlileri ve vatandaşların kimlik, görev ve mevkilerine bakılmaksızın kanun önüne çıkarak eşit muamele görür olmasını arzu etmektedir.