Yargı nasılsa ekonomi öyledir

31 Mart’taki yerel seçimler için gittikçe hızlanan yarış, belediyelerdeki yolsuzluk pastasına sahip olmak için mi yoksa halka hizmet için mi? Can yakan yüksek enflasyon, niçin Eylül 2021’den itibaren adeta zoraki başımıza bela edildi, kimlerin ekonomisi kötüleştirilirken kimlerin ekonomisi iyileştirildi? Yüksek enflasyon, ne sebeple düşürülmüyor da ücretli ve emekli kesimi her gün biraz daha fakirleştirip, eziyor? Nasıl oldu da şimdi de kur artışı ile enflasyon oranı arasında açılan makas iş dünyasının canına okuyor? Ücretlerin reel değeri azalırken dış satışları artan ihracatçılar ne oldu da “Döviz kurları enflasyon kadar artmıyor” diye şikâyet ediyorlar? Enflasyonu indirmek için gereken faiz artırma ve sair kararları almakta çekingen ve geç davranan Merkez Bankası, borç (swap) döviz rezervlerini savurarak kurları baskılarken kimin menfaatini koruyor? Bu kılına dokunulamaz siyasiler ve imtiyazlı bürokratlar halk için mi, iş dünyası için mi, yoksa iktidar için mi çalışıyor?

Seçimden hemen sonra IMF tedbirlerinden daha acı ve ağır kararlar alınacağından endişe eden halk derdini kime anlatacak, kime güvenecek? En kıdemli hakimlerin görev yaptığı, Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay kararlarına uymamaya karar veren yargıya mı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bir kısım kararlarını yerine getirmeyip OHAL KHK’si ile görevden atılan 4 bin civarı hâkimden 390’ının görevden alınmasını iptal eden Danıştay kararına uyup uymamayı tartışan iktidara mı? Halk ve iş dünyası, niye ve ne sebeple önünü göremiyor, uzun vadeli hesap yapamıyor? Yoksa, oligarşik liderler ve merkezi yönetimlerin çöreklendiği siyasi partilere giremeyen, Meclis’te ve yürütmede kendini temsil ettiremeyen, “orta demokrasi, hibrit demokrasi, seçimli otokrasi” eleştirilerinden de bıkan halk, “birileri yeni ve sivil denilen bir anayasa yapsın, biz de biat edelim, rahat edelim, karnımız doysun yeter” diyor da bizler mi duyamıyor ya da anlamıyoruz?

Acaba ne zaman, hukukta ve yargıdaki sorun ve sıkıntıların, kendini enflasyon, kur baskısı, halkın fakirleşmesi gibi ekonomik sorunlar olarak da ortaya koyduğunu, gerçekten bağımsız TRT ekranlarında, gerçek halk evlatları, halka çekinmeden anlatabilecek? Hukuk ve ekonominin birbirinden ayrı şeyler olmadığını, aynı şeyin iki farklı görünümü olduğunu, tarlada 1 lira olan patatesin sofraya 10 liraya gelmesinde baş sorumlunun yargı sorunu olduğunu halk ne zaman öğrenebilecek? Hukuk kurallarının yönetici kesimin makro düzeydeki her türlü karar ve işlemlerine neden işlemediğini, mikro düzeyde ise üretici ve tüketici kesimin kendi aralarındaki ilişkileri ve davranışlarının bile şekil, usul ve çerçeve olarak güvenilir olmasını sağlayamadığını, kimler mertçe ekranda halka açıklayabilecek?

Hukukun üstünlüğü ile yargının hukuk kurallarını bağımsızca işletebilmesinin önemini anladığımızda, ekonomik ve sosyal sorunlarımızı hızla çözebiliriz. Hukuk, ekonomik aktörlerin arasındaki ilişkileri düzenleyen ekonominin sinirleri ve damarları gibidir. Yargı ise bu damarların ve sinirlerin iyi ve sağlıklı işlemesini sağlayan kalp ve beyin gibidir. Yargının hukukun üstünlüğünü gerçekleştirme yeteneği, kalbin iyi işleyip beyine kan ve oksijen göndermesini sağlayarak sağlıklı kararlar almasını sağlaması gibidir. Yargı ekonominin kalbidir.

Yargı, hukuk kurallarını uygulama özgürlüğü, kapasitesi ve yeteneği ile yöneticilerin, üreticilerin ve tüketicilerin davranışlarını olumlu veya olumsuz olarak doğrudan etkiler. Yargının kapasitesi ve hukukun üstünlüğünü sağlama derecesi, ülkenin ekonomik potansiyelini gerçekleştirme derecesini de belirler. Yargı, hukuka uyarlı yönetimi, kurallara uymayı, sözleşmelerdeki taahhütlerin yerine getirilmesini sağlayarak ekonomide ve ekonominin aktörleri arasında güven oluşturur, uyuşmazlıkları çözerek tarafları uzlaştırır, işbirliklerini ve dayanışmayı geliştirir. Ekonominin performansını yargı belirler, geliştirir veya kötüleştirir.

Etkin, verimli çalışan yargının herkese karşı hukukun üstünlüğünü sağladığı toplumda, bireyler birbirlerine ve kurumlara güven duyabilirler. Ortak girişimlerin çoğalması, işletmelerde profesyonel yönetim ve kurumlaşmanın yaygınlaşması için ekonomide koşulsuz güven ortamını tesis etmek gerekir. Kişilere, kurumlara ve ilişkilere güven duyulan bir ortamda güçler birleştirilir, tek başına elde edilemeyen büyük sonuçlar elde edilebilir. Ekonomide kalıcı iyileşme, daha iyi yargı ile gerçekleştirilebilir.

Diğer Yazılar
Geçtiğimiz hafta Türkiye, ülke meseleleri hakkında fikir beyan etme, idareyi eleştirme hakkını ve genel ifade özgürlüğünü büyük oranda öldürecek oldukça muğlak bir suç yaratmaktan, son anda sivil toplum kuruluşlarının tepkisi…

3 dk.

Türkiye’de ana siyasi gelişmelerin birçoğunda belirleyici olan Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) genel başkanı Devlet Bahçeli; terör bitirilir, enflasyona kesif darbe indirilir ve Türkiye siyasi ve ekonomik istikrarın zirvesine çıkarsa Cumhurbaşkanı…

7 dk.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin DEM Partiye el uzatmasının ve hatta örgütüne son vermesi halinde Öcalan’ın Meclis çatısı altında konuşabileceğini söylemesinin ardından önce Esenyurt belediye başkanı, bir…

7 dk.