TİP Hatay Milletvekili Av. Can Atalay hakkında Anayasa Mahkemesi’nin iki ihlal kararına da Anayasa’nın açık hükmüne rağmen uyulmamış olması da gözler önüne sermektedir ki Türkiye ciddi bir yargı dilemması yaşamaktadır! Yargıda hesapverirlik ile hâkim teminatları ve bağımsızlık sorunları, birbirlerini engelleyerek bir dilemma (paradoks) yaratıyor. Bu dilemmanın oluşturduğu girdap da yargı sistemini aşağı çekiyor.
1980 öncesinde ileri sayılacak bağımsızlığa ve hâkim teminatlarına sahip, fakat kendinden başka kimseye hesap vermez olan yargı, yolsuzluklar ve siyasi duruşu sonucunda 1982’de bağımsızlığını ve hâkim teminatlarını büyük ölçüde kaybetti. Dönemin Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) yürütmeye bağımlı hale getirildi. Eskiden hâkimlerin coğrafi teminatları vardı, rızaları olmadıkça tayin edilemezlerdi, bu teminat temyiz mahkemeleri hariç kaldırıldı. HSYK kararlarına karşı Danıştay’da iptal davası açmak mümkündü, bu da meslekten çıkarma dışında tamamen iptal edildi.
Hesapverir olmaması, yargıya hâkim teminatlarını ve bağımsızlığını kaybettirdi. İşlevi Adalet Bakanı’na bağlı günümüzün Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) 13 üyesinin tamamını iktidar ve siyasetçiler atıyor. HSK’nin her yıl aldığı binlerce karar yargı denetimi dışında. HSK, kararları denetlemeyen bir yürütme organı haline getirildi. Bu durum, yargıyı siyasal etkiye açık ve siyasal bir alet gibi kullanılabilir hale soktu, yargıya bağımsızlığını ve tarafsızlığını da kaybettirdiği gibi, yargı gücünü neredeyse yok seviyesine getirdi.
Devlet olmanın ilk şartı, bağımsız ve tarafsız yargıya sahip olmaktır. Yargı gücünün temel işlevi, iktidardaki siyasetçileri, iktidara talip olan siyasetçi zümresini ve emirlerindeki bütün kamu görevlilerini denetlemek ve hukuk ile sınırlandırmaktır. Hukukun üstünlüğü de temelde, devletin güçlerinin hukuka uyarlığı demektir. Vatandaşlar arasındaki uyuşmazlıkların mafya değil de devlet mahkemeleri tarafından çözülmesi, hukukun üstünlüğünde görece küçük bir yer tutar.
Yargının siyasilere ve özellikle yürütme gücüne bağlanmasının temel haklı gerekçesi, tam bağımsızlık ve teminat verildiğinde yargının başına buyruk hale geldiği, yolsuzluğa bulaştığı, içindeki çürükleri ayırmadığı ve sepetteki diğer elmaları da çürüttüğü argümanıdır. Yüce Divan’ın 2011/1 esas sayılı kararındaki, Türk medyasına da yansıyan, bir Alman bankasının Yargıtay üyelerine rüşvet verdiğine dair Der Spiegel haberi hakkında soruşturma açılmaması gibi görece eski olaylar, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcısı İsmail Uçar’ın HSK’ye gönderdiği yolsuzluğa bulaşanlarla ilgili yazı, Can Atalay olayında Anayasa Mahkemesi kararına uymayan Yargıtay 3. Ceza Dairesi üyeleri hakkında soruşturma açılmaması gibi hesapverirlik aksamaları, hep bu argümanı desteklemektedir.
Siyasi kesime bağımlı hale getirerek yargının hesapverirliğini sağlamak mümkün değildir. Siyasete bağımlı yargı, hesapverirliğini tamamen kaybeder. Zira ne kadar güçlü teminatları olsa da insanın doğası gereği, hâkimler ve savcılar bağlı oldukları kişilerin isteklerine ve arzularına karşı koyamazlar. Tersine onlardan aldıkları güçten cesaret bularak başkalarını sömürür ve onlara tahakküm ederler. Buna karşın kendi görev ve sorumluluklarını ihlal ederler. Görev imtiyazlarından yararlanan fakat hesapverir olmayan yargı, tam bağımsız olduğunda başına buyruk hale gelir, görevini yapmadığı gibi yolsuzluğa bulaşarak yozlaşır.
Türkiye’nin orta demokrasi seviyesinden hibrit demokrasi seviyesine düşmesinin temel sebebi, yargıdaki sorunlar ve gerilemedir. Bunun temel sebebi ise hesapverir olmayan yargının hiç hesapverir olmayan siyasete bağımlı hale getirilmesi ve böylece tarafsızlığını da kaybetmesidir. Gerçekten de yargıyı hesapverir yapacakları hayali ile yola çıkan siyasetçiler, yargıyı daha da hesapvermez hale getirmişlerdir.
Dolayısı ile Türkiye’nin en önemli ve öncelikli meselesi yargı sorununun çözümü, hesapverirlik ile hâkim teminatları ve bağımsızlık dilemmasını gidermektir. Çözüme, yargı mensuplarının suçlarında kendi kurumlarının soruşturma izni verme şartını iptal edip, bu suçları özgür ve etkin olarak soruşturacak uzman bir Adalet Yüksek Mahkemesi kurarak başlamak gereklidir.